20 Kasım 2012 Salı

semmma altını çizdi - elif şafak..aşk


Aşk'ın hiç bir sıfata ve tanımlamaya
ihtiyacı yoktur.
başlı başına bir dünyadır aşk.
ya tam ortasındasındır,
merkezinde.
ya da dışındasındır, hasretinde.
affedicilik.
geliyorsa şayet elinizden,
ki gelmeli,
kusur etti mi kocanız,
ki edebilir,
ne yapıp edin, affedin. (12)
 
 
ellacığımızın tüm yaşamı,
kocası ve çocuklarından ibaretti.
kaderin zorluklarına tek başına
kafa tutacak ne bilgisi vardı ne tecrübesi.
hiçbir zaman risk almayı bilmezdi. (14)


hangi asırda yaşıyorsun?
şunu kafana sok bir kere,
bir kadın aşık olduğu erkekler evlenmez.
baktı bıçak kemiğe dayandı,
bir tercih yapması lazım,
o zaman tutar
iyi baba ve iyi koca olacağını tahmin ettiği
sırtını yaslayabileceği adamı seçer.
anladın mı?
yoksa aşk bugün var yarın yok
cici bir histen ibaret. (23)


coşmuştum.
iyi paraydı doğrusu.
bu cinayeti işlersem,
uzun seneler rahat edecektim...
...derviş ya da başkası,
bu şartlar altında
herkesin canını alabilirdim (44)


adam ağır ağır yaklaştı kuyuya,
eğildi baktı ta dibine.
"Şems, cancağızım" dedi fısıltıyla.
"orada mısın yoksa?"
yanıt vermek için ağzımı açtım ama
dudaklarımdan tek bir ses çıkmadı.
adam daha da eğildi
 ve dikkatli gözlerle taradı kuyunun dibini.

ilk başta karanlık sulardan başka birşey göremedi.
sonra birden aşağıda,
bir fırtına sonrası ummanla sallanan,
sallandıkça ummanı andıran bir sal misali
avare avare suyun yüzünde gezinen elimi seçti.
ardından,
yukarı bakan bir çift gözü farketti.
dolunaya bakıyordu gözlerim,
ta kuyunun dibinden. (47)


kabuğunda uçamazsın.
korkmadan kır yumurtanı,
selamete uçacaksın..  (65)


bir uçurtma misali rüzgarda savruk,
başına buyruk,
hür, hafif,
ve bir o kadar mesut.. (82) 


şems'e dedim ki;
"bak, ipekböceği kozadan çıkarken
alın teriyle ördüğü ipeği
yırtıp parçalar.
bu yüzden çiftçiler ya ipeği seçer
ya ipekböceğini.
ikisini birden koruyamazlar.
çoğu zaman ipekböceğinin canını alırlar.
bir tek ipek mendil için bilir misin
yüz ipek böceği can verir." (111)


baktım, uzun kara saçlarını kazımış.
şaşırdım ama ne ben sebebini sordum,
ne o anlattı.
bir tek şey söyledi:
"bu hikayede benim payım
ipekböceğininkine benzer.
rumi ipektir, ilmik ilmik örülecektir.
vakit tamam olunca ipeğin bekası için
ipekböceğinin ölmesi gerekir." (111)


nuh tufanı kırk gün sürdü.
sular her yeri kapladı ama aynı zamanda
birikmiş tüm kirleri sildi
ve hayata yeniden başlama fırsatı verdi.
islam tasavvufunda kırk sayısı
bir mertebe aşmak için sarf edilen zamanı,
manevi uyanışı temsil eder.


bilincin dört temel safhası vardır,
her birinde on derece mevcuttur ki
toplamda kırk eder.
hz. isa kırk gün çölde çile çekti.
hz muhammed peygamberlik çağrısını
kırk yaşında işitti.
budha ıhlamur ağacının altında
kırk gün tefekküre daldı.
ve tabii şems'in kırk kuralını da unutmamalı. (151)


hançerden keskindi kara bakışları.
kollarını iki yana açaral kaldırdı
ve sokağın ortasında öylece dikiliverdi.
sanki sadece beni
ve peşimden gelen konvoyu değil,
zamanın akışını durdurmaktı niyeti.
birden tüm bedenim ürperdi,
yüreğimden bir yıldız kaydı sanki. (199)


rahmetli eşiniz burada, yanımda.
elimi tutuyor,
beni konuşmaya teşvik ediyor.
koyu kahve badem gözleri,
çillenmiş yüzü,
uzun sarı bir elbisesi var (220)


tebrizli şems evimize geleli beri
kafam öyle karışıktı ki
hz meryem'e her zamankinden
daha fazla hasretim. (227)
 
 
şeriat der ki;
"seninki senin, benimki benim."
tarikat der ki;
"seninki senin, benimki de senin."
marifet der ki;
"ne benimki var ne seninki"
hakikat der ki;
"ne sen varsın ne de ben" (230)


şems omzunun üstünden bana baktı.
rahattı, belli ki
kendine inancı tamdı.
cübbesinin yenini sıvadı,
kollarını suya daldırdı
ve başladı şadırvandaki kitapları
tek tek çıkarmaya.
hayretten küçük dilimi yuttum.
zira sudan çıkardığı her kitap kupkuruydu. (254)


şems eğildi, bir avuç toprak aldı.
parmakları arasında ufaladı.
sonra yerdeki kırık bir dala uzandı,
kalktı,
meşe ağacının etrafında
genişçe bir çember çizmeye koyuldu.
çember tamamlanınca kollarını
semaya kaldırdı.
sanki görünmez bir elin
kendisini harekete geçirmesini bekliyordu.
ardından esmayıhüsnayı sayarak
başladı çemberin içinde dönmeye.
önce ağır ağır, rikkat ve dikkatle;
sonra kendisinden geçerek,
hızlanan bir ezgiye eşlik edercesine,
insan üstü bir kudretle döndü, döndü.
tüm kainat ve cümle yıldızlar
ve dahi ay da onunla semaya durdu. (256)


tuhaf bir kimyası vardı margot'un.
yaratıcı fikirler, sivri eleştirilerle doluydu.
cesur, bağımsız ve asiydi.
ama aynı zamanda
kristal bir çiçek gibi narindi.
bir bakmışsın,
olmadık bir sözden incinmiş, kırılmış.
kendi kendime söz verdim,
onu dış dünyanın hoyratlığından da,
kendi içimdeki yıkıcı damardan da
koruyacaktım. (263)


her hakiki aşk,
umulmadık dönüşümlere yol açar.
aşk bir milad demektir.
şayet aşktan önce
ve aşktan sonra
aynı insan olarak kalmışsak,
yeterince sevmemişiz demektir.
birini seviyorsan;
onun için yapabileceğin en anlamlı şey
değişmektir! (339.)
 

otuz sekizinci kural:
yaşadığım hayatı değiştirmeye,
kendimi dönüştürmeye hazır mıyım diye sormak için
hiç bir zaman geç değil.
kaç yaşında olursak olalım
 başımızdan ne geçmiş olursa olsun,
tamamen yenilenmek mümkün.
tek bir gün bile
bir öncekinin tıpatıp tekrarıysa,
yazık. (400)
 
 
 
 
 

6 yorum:

  1. elinize sğlık,içeriğini merak ediyordum.

    YanıtlaSil
  2. bir kere daha okumuş kadar oldum hatırladım o zamandan bu zamana çok şey uzaklaştı benden..

    YanıtlaSil
  3. süper...
    elinize sağlık...
    yüreğinize sağlık...
    herşey elimizde...
    değişmekte değişmemekte...
    aynılarını tekrarlamak zaten hatadır, uçurumdur...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ahh o tekrarlamak kısmının hata olduğunu benim terazi bünyem bi anlasa..

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 

... BÜTÜN KIZLAR TOPLANDIK ... Template by Ipietoon Cute Blog Design and Waterpark Gambang